8 Eylül 2012 Cumartesi

EVLİYÂ ÇELEBİ SEYAHATNÂMESİNDE ADIYAMAN, KÂHTA, BESNİ, GERGER

       Mezarının nerede olduğu bilinmeyen Evliyâ Çelebi, Türkiye’de ve dünyada giderek daha çok ilgiyi çeken bir yazar haline geliyor. Bunun sonucunda 2011 yılında doğumunun 400. yılı kutlanmış, eseri ve kendisi UNESCO tarafından dünya kültür mirasına kaydedilmiştir. EVLİY ÇELEBİ SEYAHATNÂMESİ’NDE ADIYAMAN, KÂHTA, BESNİ, GERGER konusuna geçmeden önce Evliyâ Çelebi ve eserini çeşitli yönlerden inceleyen T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2011 yılında Ankara’da yayınladığı Evliyâ Çelebi’ isimli kitaptan yaptığımız aşağıdaki alıntılar konuyla ilgili akla gelebilecek bazı sorulara cevap olabilir. 




      “ Evliyâ Çelebi kendi yazdığına göre 10 Muharrem 1020’de (25 Mart 1611’de) İstanbul’un Unkapanı semtinde doğmuştur. Babası, sarayın kuyumcubaşısı Derviş Mehmet Zıllî Ağa’dır. Büyük dedesi İstanbul’un fethinde bulunmuştur. Evliyâ Çelebi, büyük atası Ece Yakup’un aslen Kütahyalı olduğunu, soyunun Türkistan’ın ünlü mutasavvıfı Hoca Ahmet Yesevi’ ye dayandığını belirtir.  Çocukluğunun ilk eğitimini mahalle mektebinde görmüş, sonra saraydaki Enderun mektebine alınmıştır. Gençliğinde İstanbul ok atma yarışmasında birinci olan bir pehlivan olduğu, adına menzil taşı dikildiği sanılmaktadır.   Enderun’daki öğrenimi bitince padişah 4. Murad’ın hizmetine alınmış, iki yıl sonra bu görevinden ayrılmıştır. Daha sonra 40 yıl Anadolu’da, Güneydoğu Avrupa’da, Kırım’da, Ukrayna’da, Kafkasya’da, İran’da, Arabistan’da kimi zaman resmi görevli olarak,  kimi zaman yeni yerler görmek, farklı insanları tanımak için özel olarak gezmiştir.  1671 yılında Hac ziyaretini de içine alan son seyahatine çıkar. Nil nehrinin kaynağına inmek için, Sudan’ın güneyine kadar gider. Somali sahillerini, Habeşistan’ı görür ve sonra Kahire’de 10 büyük cilt içinde, yaklaşık 6500 daktilo sayfası tutan Seyahatnâmesi’ni yazar veya yazdırır. Seyahatnâme tarihten, coğrafyadan, rivayetlerden, masallardan v.s.  yararlanılarak yazılmış bir eserdir. Evliyâ Çelebi dâhi olduğunu geç fark ettiğimiz, sıradışı bir insandır. (Kaynak: Semih Tezcan. Bir dâhinin seyahatnâmesi. Sayfa 15-19.)
        Seyahatnâme Osmanlı Devleti’nin adeta fiziki yapısının yazıya dökülmüş halidir. Gittiği şehirler anlatımının ana mekânlarıdır. Bu şehirlere ulaşmak için geçtiği ya da yol üzerinde konakladığı köy ve kasabalar ise ikinci derecede kalır.  Her şehir ve yönetim yeri Osmanlı yönetimindeki önemi ve o dönemdeki kapasitesi oranında yer alır. Bu bilgiler “evsaf” adı altında, sistematik bir şema içinde verilir. Bu şema genellikle yerleşim merkezinin idari durumu ile başlar. Kalesi, İslam öncesi kısa tarihçesi, Osmanlılar tarafından alınışı, adının kaynağı, konumu ve genel görünüşü, iklimi, şehrin mahalleleri, önem sırasına göre camileri, türbeleri, çeşmeleri, medreseleri, hanları, hamamları, çarşı pazar hayatı (dükkânlar, meslekler) ,sosyal hayatı, insan isimleri, giyimleri, yiyecek ve içecekleri, halkın eğitim seviyesi, geçim kaynakları şeklinde bir sıra izler.  Ana hatları ile bu anlatım tarih, mekân, halk olmak üzere 3 katmandan oluşur. Bir İstanbullu olarak Anadolu ağızları ilgisini çekmiş hatta Türkçe dışındaki dillerden bile parçalar yazmıştır.  (Kaynak: Nuran Tezcan. Seyahatnâme’nin genel yapısı, önemli yazmaları ve baskıları. Sayfa 116-130.)
        Adıyaman’la ilgili bilgiler başlıca 3. ciltte yer almaktadır. Bu cilt 1648-1653 yıllarını kapsamaktadır. (Kaynak: R. Aslıhan Aksoy-, Michael D. Sheridan. Evliyâ Çelebi’nin hayatı: Zaman dizilimli bir döküm. Sayfa 20-36.)    Eylül 1648’te çıktığı üçüncü uzun Anadolu seyahatinde Murtaza Paşa ile birlikte İznik, Akşehir, Konya, Ereğli, İskenderun ve Antakya’yı gördü.  Suriye’ye geçti. Sonra Birecik, Urfa, Adıyaman, Maraş, Kayseri üzerinden Sivas’a vardı. Diyarbakır’a vergi toplamak için gönderildi. 14 Temmuz 1650’de İstanbul’a döndü. (Kaynak: Feridun M. Emecan. Evliyâ Çelebi’nin Anadolu seyahatleri üzerine notlar. Sayfa 135-147.)
       Evliyâ Çelebi’nin günümüzdeki Adıyaman İli ile ilgili yazdıklarına geçmeden önce, Adıyaman’ın Osmanlı Devletine katıldığı 1500’lü yıllardan günümüze olan kısa tarihinin ve idari taksimatının bilinmesi de faydalı olacaktır. Aşağıda çift tırnak içindeki yazı, büyük ölçüde, değerli tarihçi Mehmet Taşdemir’in Osmanlı arşivlerindeki uzun çalışmalarının sonucu olarak yazdığı, Türk Tarih Kurumunca 1999 yılında Ankara’da yayınlanan  “ XVI. Yüzyılda Adıyaman ( Behisni, Hısn-ı Mansur, Gerger, Kâhta ) Sosyal ve İktisadi Tarihi ” isimli eserinden alınmıştır.                     

                 


       “ Günümüzde Adıyaman İli, il merkezi ile, Besni (eski adı  Behisni ), Kâhta, Gerger, Samsat, Gölbaşı, Çelikhan, Sincik, Tut  ilçelerinden (kazalarından) oluşmaktadır.  İl adını il merkezi  olan Adıyaman’dan almaktadır.  Cumhuriyetten önce  il merkezinin adı Hısn-ı Mansur’du.
       Bölge Dulkadiroğlu Beyliği’nden Osmanlı Devleti’ne 1515 yılında katıldı. 1530 yılına kadar Hısn-ı Mansur bazen Besni’ye bazen Gerger’e bazen de Kâhta’ya bağlı bir nahiye olarak kaldı. 1530’dan sonra büyüyen Hısn-ı Mansur kaza olmuş ve 19. yüzyılın sonuna kadar Dulkadriye eyaletinin merkezi olan Maraş’a bağlı kalmıştır.
       Behisni,  Gerger ve Kâhta kazaları,   1519’dan 1559’a kadar ekseri Rûm Beylerbeyliğine bağlı idi. 1563’den sonra 19.yüzyıl sonuna kadar Dulkadriye Eyaletine tabi olmuştur. Bu üç kaza bütün dönemlerde, Rûm veya Dulkadriye eyaletinin hangisine tabi olurlarsa olsunlar, hep Malatya Sancağı içerisinde yer almışlardır.
       1560 yıllarında bugünkü Adıyaman dört kazanın bulunduğu bir bölgedir ve idari yapısı şöyledir: Hısn-ı Mansur’un sekizi müslim, birisi gayr-ı müslim 9 mahallesi vardır. Kazaya bağlı nahiye kaydedilmemiştir.  Behisni kazasında beş müslim ve bir gayr-ı müslim olmak üzere 6 mahalle vardır. Kazaya bağlı nahiyeler ise merkez nahiye dışında şunlardır: Erence, Gölbaşı, Subadra, Ergenek, KeysunKâhta kazasında dört müslim ve bir gayr-ı müslim olmak üzere 5 mahalle vardır.     Merkez nahiye dışındaki nahiyeleri ise şunlardır: Süre İli, Astu İli, Turuş,  Pağnik, Samsat. Gerger kazasının da dördü müslüman,  birisi gayr-ı  müslüman  5  mahallesi vardır. Nahiyeleri Beylü İli, Taş İli, İç İli, Dere İli’dir.(Harita 1).


Harita 1. 



Seyahatnâme’deki Adıyaman yöresi ile ilgili kısmın tam metni aşağıdadır.
Kaynak: Günümüz Türkçesiyle Evliyâ  Çelebi Seyahatnâmesi: Konya- Kayseri-Antakya-Şam-Urfa-Maraş-Sivas-Gazze-Sofya-Edirne.  Hazırlayanlar: Seyit Ali Kahraman-Yücel Dağlı.  Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2010. 3. Cilt -1.Kitap Sayfa 222-225.




                                     Gerger (…) özellikleri
İlk defa yapıcısı  (…)dır. Fırat Nehri’nin batı tarafında Malatya eyaleti toprağı subaşılığıdır. Bir geniş düz yerde bağlı ve bahçeli,
                                         ……………………( 5,5 satır boş )…………………………..
Oradan gemi ile karşıya geçip,
                                    Sufraz Kalesi’nin özellikleri
İsimlendirilmesinin sebebi (…) (…) (…) dir. Yapıcısı Türkmenoğullarından Sultan Alaüddevle‘dir.
(…) eyaleti toprağında Göksu nehrine yakın acaip bir Türkmen şehridir ki bağı ve bahçesi akarsuları cihanı sulamış şirin bir şehirdir.
       ……………………( 2,5 satır boş )…………………………..
 Oradan Karga Sekmez tarafından Sufraz kasabasına yakın,
                                   Süre Kasabası’nın özellikleri
    İsimlendirilmesinin sebebi odur ki (---) (---) (--) (---) (---) (---) (---) yapısıdır. Tamamı 1000 kadar bağlı ve bahçeli, suyu ve havası hoş, camili, hanlı, hamamlı ve süslü çarşılı şirin kasabadır. Malatya hâkimi subaşılığıdır. Bu şehir Kömür Dağı eteğinde bulunduğundan akarsuları boldur. Bütün bahçeleri ve şebekeli bostanlarını Kömür Dağı suları sulayıp doğu yönüne doğru akarak Fırat Nehri’ne katılır, ama bu şehir Fırat’dan uzaktır.
       ……………………( 2,5 satır boş)……………….
 Oradan yine kuzey tarafa (---) saatte,
                                  Kâhta Kasabası’nın özellikleri
    İsimlendirilmesinin sebebi  (---) (---) (---) dir.  İlk defa yapıcısı (---) bu da Kömür Dağı eteğinde (---) adet haneli, bağlı bahçeli ve eski tarz hanelerdir. Bunun da bütün halkı Türkmen taifesidir.  Hâkimleri Malatya paşasının subaşısıdır. 150 akçe şerif kazadır. Halkı şeriat-ı mutahharaya gayet bağlıdırlar. Serdarı ve kethüdayeri hâkimleri vardır.  Bu şehrin yakınındaki Kömür Dağının ilerisi Malatya Aspozusu İrem Bağı’dır.  Bu şehir de Fırat Nehri’nden uzaktır. Pek çok camileri, hanları ve hamamı ve sultan çarşısı var bir bakımlı kasabadır.    
                 …….......( 1,5 satır boş)………………..
 Oradan (---) tarafına saatte,
                                  Hâsin-i Mansur sağlam surunun özellikleri              
          İsimlendirilmesinin sebebi odur ki ilk yapıcısı Mansur b. Caune b. el-Hârisü’l- Âmirî  inşa etmiştir.  “ Hasîn “ kale manasına olduğundan Hasîn  ismi Mansur’ a izafetiyle Hasîn-i Mansur derler, ama halkın dilinde meşhur galatı daha  tercih edildiğinden Hısn-ı Mansur derler. Maraş toprağında subaşılıktır. Ve 150 akçe kazadır. Nahiyesi toplam 70 pare Türkmenlerin oturduğu bakımlı köylerdir. Kethüdayeri, yeniçeri serdarı, muhtesibi, naibi ve bâcdârı vardır, ama müftüsü ve nakibi Maraş’dadır.
          Kale dizdarı ve (--) adet kale neferatları vardır. Ancak kalesi Fırat nehrinin batı tarafında Simyat şehri kalesine çok çok yakındır. Emevioğulları’ndan  Mervan b. Muhammed el- Ca’dî bu kaleyi tamir etmiştir. Surun duvarında tamir tarihi yazılıdır.
        Gerçi küçük bir kaledir, ama gayet sarp olduğundan Mısır halifeleri bazı sürgün edilecek adamları buraya sürüp haps ederlerdi. Azrak Nehri’nin kuzeyindedir ve Fırat Nehri’nin güneyiyle batısı arasındadır, ama yine bu iki nehir bu kaleye yakındırlar.
      Hısn-ı Mansur Kalesi’nin şekilleri: [61b] Bir (---) üzerinde yuvarlak şekilli taş yapı benzersiz bir kaledir. Siyâh ve beyaz cilalı ve parlak taşları vardır. (---) tarafına bakar bir yeni ve sağlam kale kapısı vardır. Kale içinde 40 adet hane, bir cami, cebehane ve yetecek kadar topları var, ama aşağı yerleşim yeri bakımlı ve şenliklidir,
                        ……………………..( 2,5 satır boş)……………………….
          Şirin şehirdir. Bu şehir halkı Malatya’ya ve onlar bu Hısn-ı Mansur’a öğle vaktine dek varıp gelirler. Zira ikisinin arasında Kömür Dağı vardır. Güney tarafta Ayntab iki menzildir. Maraş bir gergi menzildir.
         Osmanoğlu devletinde on adet Hasan ( hüsn, hısn) isimli kale vardır. Evvelâ Erzurum’da Hasankalesi, Mahmudiye’de Hasanî Kalesi, Şehrezol’da Hasan Mazlum Kalesi, Diyarbakır’da Hasan Keyf, Malatya’da Hasan Badrık, Maan Dağı’nda Hasanâbâd, Trablus-Şam’da Hüsün Kalesi ve bu Hısn-ı Mansur meşhurları bunlardır. (---) (---) (---) (---) (---)
         Oradan (---)  tarafına saatte,
                                  Simyat Kalesi’nin özellikleri
İsimlendirilmesinin sebebi (---) (---) (---) (---) yapıcısı (---) (---) toprağında,
……………………… (2,5 satır boş)…………………………
  Meliki’l-Afdal ziyareti: Mısır hâkimiyken cimriliği ve alçaklığından kul ayaklanarak bunu azlederek bu Simyat şehrine sürdüler. Üzüntü ve tasasından ağlayıp inleyerek öldü. Simyat’ın dut bağları içinde yüksek bir kubbede gamsız olarak yatar. Allah rahmet eylesin.
            Oradan yine batı tarafa bakımlı ve şenlikli köyler içinden Maraş tarafına (---) saatte,
                                  Sadr-ı Bâz ( Doğan Göğsü) Kalesi yani
                                        Besni Kalesinin özellikleri
    Sadr-ı Baz adıyla bütün tarihlerde yazılıdır ki “doğan göğsü” gibi belli amansız bir kaledir. Nice devlet melikleri Alâüddevle elinden almaya niyetlendiler ama sahip olamadılar. (---) cildimizde hacc-ı şerife giderken Zülkadiroğlu (---) Bey ile bu kaleyi seyredip dolaştığımızı ayrıntılarıyla yazıldığından tekrara gerek yoktur.    
          Oradan yine güney ve batı tarafı arasında (---) saatte gidip,      

       Adıyaman yöresiyle ilgili bazı dolaylı bilgiler de Seyahatnâmenin aşağıda görülen cildinde yer almaktadır .
Kaynak:  Günümüz Türkçesiyle Evliyâ  Çelebi Seyahatnâmesi: Bağdad- Basra-Bitlis-Diyarbakır- Isfahan-Malatya-Mardin-Musul-Tebriz-Van.  Hazırlayanlar: Seyit Ali Kahraman-Yücel Dağlı.  Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2010. 4.Kitap -1.Cilt. 




5.sayfa
Hekimhanı Kalesi Menzili:  Mısır diyarından Hakim Bi-Emrillah’ı  Hısn-ı Mansur’a sürgün ettiklerinde bu mahalle insanların gelip geçtikleri yer güvenlikli olsun diye bu hanı yaptırdığından Hakim Hanı’ndan bozma Hekim Hanı derler.
 22. sayfa
Ama Malatya’nın güneyinde Hısn-ı Mansur Kalesi 3 konaktır. Bunların ikisinin arasında ancak Kömürlü Dağı vardır.
28.sayfa
 Bu Ergani’den doğu tarafa bir menzilde Sazlık yoluyla Çermik Kalesi, Abdiher Kasabası , Siverek Sancağı Kalesi, Ruhbe Kalesi, Sinn-i Rûhâ Kalesi, Karakayık Kasabası, Gerger ve Çüngüş Şehri, Sofraz Kalesi, Sur Kasabası’na, Kâhta Kasabası, Hısn-ı Mansur Kalesi, Sadırbaz Kalesi yani Besne ve Maraş Kalesi’ne varıncaya kadar toplam 14 kale, kasaba, köy ve mamur şehirler ile onların özellikleri tamamen 1059 [1649] tarihinde daha önce yazılmıştır.







3 yorum: